Copyright © 2014 - Tamer Baran - Tüm Hakları Saklıdır.
Bu blogta yer alan yazılar (içerik), 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince eser sahibi olan Tamer Baran'a aittir. Söz konusu içerik eser sahibinin izni olmadan kopyalanamaz,yayınlanamaz...

18 Eylül 2009 Cuma

Kopar zincirlerini: “Colette”

Dünyaya bir şeyleri altüst etmek için gelmiştir; elini attığı her şeye damgasını basmak, karşılaştığı her kişide iz bırakmak, ardından geleceklere yol açmak için doğmuştur


“Colette”, taşralı genç bir kızın yazar oluşunun öyküsü…

“Colette”, üçlü bir aşkın öyküsü…

“Colette”, iki uyumsuz insanın oluşturduğu bir aşkın ve evliliğin öyküsü…

“Colette”, Fransız kadın yazar Colette’in yaşamından bir kesit…

“Colette”, bunların tümü…

Ama özellikle, genç bir kadının kocasının gölgesinden sıyrılma çabalarının öyküsü. Bir “kişiliğini kanıtlama” öyküsü “Colette”; taşralı Gabrielle’in, Paris’li yazar Colette’e dönüşümünün öyküsü.

Ender bulunan insanlardandır Colette; bir gölgede kalmakla yetinebilecek, “kocamın en büyük destekçisi benim” avuntusuyla ömrünü tüketecek kadınlardan değildir. Tersine dünyaya bir şeyleri altüst etmek için gelmiştir; elini attığı her şeye damgasını basmak, karşılaştığı her kişide iz bırakmak, ardından geleceklere yol açmak için doğmuştur. Örneğin taşralı olduğu için kendisini küçümseyen Paris sosyetesini kendisine hayran bıraktırır; üstelik bu sonuca ulaşmasını sağlayan tek etken çekiciliği değildir, sanatı da vardır işin içinde…

Ve sonrası, Colette’in “zincirlerini koparmasının” öyküsüdür…

Danny Huston’un filminin ilk olumlu yönü böyle bir kişiliği beyazperdeye yansıtması... Öyle ya, kaç filmde böyle insanlarla, dünyamızda ne yazık ki pek az bulunan gerçek “yıldız”larla karşılaşıyoruz?

Ve kaç filmde insanlar, “insanı insan yapan” tüm özelliklerini böylesine açığa vurabiliyor, içlerindeki gizli tutkuyu böyle ortaya dökebiliyorlar?.. Kaç filmde -tecimsel kaygılarla düzenlenmiş “sömürü tuzakları” dışında- lezbiyen ilişkiler gösterilebiliyor, iki kadın arasındaki aşk, temalardan biri olarak tartışılabiliyor?..

Tüm bunların yanı sıra filmin, dönemin Paris’ini yansıtmaktaki başarısına da kayıt düşmek gerekiyor. “Henry ve June” gibi filmlerde de karşılaştığımız o farklı hava, Colette’in değişimine katkıda bulunduğu için önemli bir öğe olarak yer alıyor filmde.
“Colette”de “Henry ve June”u anımsatan yalnızca dönemin Paris’i değil, iki kadın ve bir erkekten oluşan aşk üçgeni, iki kadın arasındaki aşk, hatta taraflardan ikisinin yazar olması da ortak… Ama filmlerin ana temalarının farklı olduğunu belirtmek gerek.

Bunun yanı sıra, Philip Kaufman’ın filminin daha “Hollywood koktuğu”, “Colette”de ciddi olarak işlenen kimi öğelerin “şov”a dönüştürüldüğü de ortada.

“Colette”de bu tarz bir rahatsızlığı tek bir sahnede duydum: Colette ile Willy’nin barışmalarının ardından gelen ve Colette’teki gelişmeyi göstermek amacını güden sevişme sahnesinde yönetmenin “hadi başlayın” komutunu duyar gibi oluyorsunuz, o sahnedeki her şey filmin bütününe göre daha yapmacık kalıyor.

Filmin olumlu puanlarını yükselten öğeleri arasında oyuncularının başarısı ön planda. Büyük oyuncu Klaus Maria Brandauer ve Virginia Madsen çok iyi oyun çıkarıyorlar. Ama asıl şaşırtıcı olanı Mathilda May’in başarısı… May, Brandauer karşısında ezilmek ne kelime, onunla aşık atıyor resmen… Özellikle Henri ile Gabrielle’in tavan arasındaki sohbetlerinde, gerdek gecesinde ve Colette’in Henri’den tokat yediği sahnede May muhteşem. Tokat sahnesinde Brandauer de bu filmdeki genel düzeyinin epey üstüne çıkıyor.

Sonuçta Danny Huston “Colette” ile iki önemli şey başarmış oluyor: Birincisi kendi adına: artık ondan “ünlü yönetmen John Huston’un oğlu” diye bahsetmek pek yakışıksız kaçacak, kendisi de iyi bir yönetmen çünkü.

İkincisi ise kadınlar adına: “Thelma ve Louise” gibi “sömürü-şov” filmleri bir yana bırakınca, kadınların başarılarını konu alan, önemli kişilikleri beyazperdeye getirerek anımsatan ve erkek egemenliğine bir darbe daha vuran çok az film yapılıyor ne yazık ki.

Üstelik “Camille Claudel”de yitiren kadınlar, “Colette”de kazanıyorlar…

Sinema Gazetesi, Sayı: 73, 26 Eylül 1992

Becoming Colette / Colette
Yönetmen: Danny Huston; Senaryo: Ruth Graham; Yapımcılar: Heinz Bibo, Peer J. Oppenheimer, Görüntü yönetmeni: Wolfgang Treu; Müzik: John Scott; Kurgu: Roberto Silvi, Peter Taylor; Kostüm: Barbara Baum; Oyuncular: Mathilda May (Gabrielle, Colette), Klaus-Maria Brandauer (Henri), Virginia Madsen (Polarie), Paul Rhys (Chapo), John Van Dreelen (Albert); 1991 Almanya, İngiltere, Fransa ortak yapımı, 97 dakika; Dağıtımcı firma: Özen Film; Gösterim tarihi: 18 Eylül 1992

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder