Copyright © 2014 - Tamer Baran - Tüm Hakları Saklıdır.
Bu blogta yer alan yazılar (içerik), 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince eser sahibi olan Tamer Baran'a aittir. Söz konusu içerik eser sahibinin izni olmadan kopyalanamaz,yayınlanamaz...

15 Ocak 2010 Cuma

"Cehennem Silahı 4"

Filmi asıl yaralayan da gülmecenin eşcinsellik, çıplaklık vb. en ilkel komedi topraklarından derlenmeye çalışılması olmuş. Koskoca Pesci ortalıkta manasız bir komedi unsuru olarak dolanırken çeşitli fars esprileri birbiri ardına sökün ediyor, bunlardan fırsat buldukça da bin kez seyrettiğimiz bir macerayı tekrar izliyoruz

Hollywood tarihini kabaca on yıllık dönemlere bölüp, her devreyi ağırlıklı olarak yapılan filmlerin özelliklerinden hareketle isimlendirdiğimizde 80’li yılların payına düşen “kaçış sineması” etiketi oluyor.

İçinde bulunduğu toplumsal koşulların rengine bürünüvermekte pek maharetli olan Hollywood, Yeni Sağ’ın yükselmesiyle birlikte 60’lı ve 70’li yılların sistem karşıtı bakışını yok etmiş, 80’li yıllar özellikle komedi, romantik komedi, macera ve korku-gerilim türlerinin ağırlık kazandığı bir kaçış sineması dönemi olmuştu. Teknolojik gelişmeler, -TV ve bilgisayar oyunlarıyla büyüyen sinema seyircisinin talep ettiği- daha hızlı, daha görkemli filmlerin yapılabilmesine olanak sağlamış, aynı dönemde tür sentezi yapıtlar da ortalığı sarmıştı.

Tür sentezinde en büyük başarı komedi-macera dalında sağlandı, “Indiana Jones” (1981, 1984, 1989), “Back to the Future-Geleceğe Dönüş” (1985, 1989, 1990), “Beverly Hills Cop-Sosyete Polisi” (1984, 1987, 1994), “Die Hard-Zor Ölüm” (1988, 1990, 1995), “Robocop” (1987, 1990, 1993) ve kökeni 1940’lara kadar uzanan “uyumsuz ikili” formülünün polis ve dedektiflere uyarlanmasıyla oluşturulan “48 Hrs.-48 Saat” (1982, 1990), “Stakeout-Aynasızlar İşbaşında” (1987, 1993) ve “Lethal Weapon-Cehennem Silahı” (1987, 1989, 1992) serileri belli ölçüde başarılı oldukları için bugünlere sağ salim varmayı başardılar.

“Cehennem Silahı 4” gösterimde, Spielberg “Indiana Jones 4”ün hazırlıklarını sürdürüyor, “Sosyete Polisi”ne bir devam filmi daha çekilmesi söz konusu, ama bana öyle geliyor ki ne yapsalar faydasız, 80’lerin mantığıyla tasarlanan bu serilerin sonu çoktan geldi, diriltme çabaları sonuç vermeyecek.

Televizyonun yaygınlaşmasından sonra salonlara hakim olan yeni kuşak sinema seyircisinin en önemli özelliklerinden biri herhangi bir yeniliğe çok çabuk alışması. “Jurassic Park”ın yapıldığı dönemde yaşanan heyecanın, serinin örneğin 4. filmi seyredilirken yinelenmesi olanaksız. Kuşkusuz “Alien-Yaratık” gibi her filmde farklı bir lezzeti garantileyen serilerin şansı daha fazla ama “Cehennem Silahı” gibi hep aynı mevzuu anlatanların başarı şansı giderek düşüyor.

“Cehennem Silahı” tür sentezini “ideal baba” (Glover) ve “yakışıklı serseri” (Gibson) karakterlerini temel alarak gerçekleştiriyor, sistemle uyumlu bireyi siyah, serseri olanını beyaz olarak belirlemekle (Yeni Sağ dönemi için) hoş bir sürprize de imza atıyor, ve belki de en önemlisi teknoloji desteğinden de yararlanarak doludizgin bir macera sunuyor, “düşük tempolu” sahneleri canlandırmak için de komedi dozunun artırılması yöntemine başvuruyordu.

98 yılında işler daha değişik: “Species-Tehlikeli Tür” gibi konsepti gereği farklı hikayelere, fantastik motiflere yayılma şansı olan serileri sürdürmenin bir mantığı olabilir belki ama metropolde kötülerle mücadele eden iki polise 2000’li yıllar seyircisinin ilgisini çekebilecek ne katabilirsiniz ki?

Üçüncü filmde ekibe katılan Joe Pesci’yi korumakla kalmayıp komik yan karakter sayısını ikiye çıkarmalarından belli ki yapımcılar da yeni bir filmin teknoloji destekli macera sahnelerinden ziyade komedi ile desteklenmesi gerektiğini fark etmiş durumdalar. Tabii bu belirleme komedi sahnelerinin uzun tutulması gibi bir sonuç da doğruyor.

“Cehennem Silahı 4”ü asıl yaralayan da gülmecenin eşcinsellik, çıplaklık vb. en ilkel komedi topraklarından derlenmeye çalışılması olmuş. Koskoca Pesci ortalıkta manasız bir komedi unsuru olarak dolanırken çeşitli fars esprileri birbiri ardına sökün ediyor, bunlardan fırsat buldukça da bin kez seyrettiğimiz bir macerayı tekrar izliyoruz.

Tüm bu serilerin canına okuyan da bu olacak: 80’ler teknoloji desteğinin büyük bütçeli macera filmlerine uygulanabildiği “altın çağ”dı, ama geçti bitti. Teknoloji kökenli yeni bir görkem çağının müjdeleyicisi “Jurassic Park” oldu; “Godzilla”, “Dev Karıncalar İmparatorluğu” gibi eski bilimkurgular yeniden çekiliyor/çekilecek, “Star Wars-Yıldız Savaşları” serisi yeni filmlerle devam edecek, bu yeni ve pahalı bilgisayar tekniklerinin metropol maceralarına uygulanması giderek daha anlamsız bulunuyor olacak.

Belki bir ihtimal yapımcılar hikayelerde yeniliklere gitmeyi deneyebilir, Çin mafyası falan gibi artık bıktırmış trükleri tümüyle terk edebilirler. Ama bu küçük bir olasılık, konuya böyle yaklaşmadıkları gibi, yenilik deyince akıllarına Martin Riggs’i baba ve koca yapmak geliyor.

Zavallı “Cehennem Silahı” serisi de iki ayrı yöne çekilen bir binek hayvanı gibi, hem teknolojiden daha fazla yararlanmaya, hem iktidara yaranmaya çalışmanın bedelini iki cami arasında beynamaz kalarak ödüyor.

Sinema, sayı: 44, Eylül 1998

Lethal Weapon 4-Cehennem Silahı 4
Yönetmen:
Richard Donner; Senaryo: Jonathan Lemkin, Alfred Gough, Miles Millar, Channing Gibson (Shane Black’in yarattığı karakterlerden hareketle); Yapımcılar: Richard Donner, Joel Silver; Görüntü yönetmeni: Andrzej Bartkowiak; Müzik: Eric Clapton, Michael Kamen, David Sanborn; Kurgu: Dallas Puett, Kevin Stitt, Eric Strand, Frank J. Urioste; Oyuncular: Mel Gibson (Martin Riggs), Danny Glover (Roger Murtaugh), Rene Russo (Lorna Cole), Joe Pesci (Leo Getz), Chris Rock (Lee Butters), Jet Li (Wah Sing Ku); 1998 ABD yapımı, 127 dakika; Dağıtımcı firma: WB.; Gösterim tarihi: 14 Ağustos 1998

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder