Copyright © 2014 - Tamer Baran - Tüm Hakları Saklıdır.
Bu blogta yer alan yazılar (içerik), 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince eser sahibi olan Tamer Baran'a aittir. Söz konusu içerik eser sahibinin izni olmadan kopyalanamaz,yayınlanamaz...

18 Aralık 2009 Cuma

"Feeling Minnesota"

ABD’de bağımsız sinemanın destekçisi Sundance enstitüsü sayesinde yapabildiği filmini, bir ana akım (mainstream) ürün kadar çekici kılmanın ve bağımsız sinemanın tavrından da vazgeçmemenin yolunu, sürekli şaşırtıcı gelişmelerle ilerleyen bir öykü hazırlamakta bulmuş

Kırsal kesimde bir ormanın içinden geçen, kendi halinde, bakımsız bir yol… Sırtlarını bankete vermiş, yere oturmuş iki genç adam. Öfkeliler; ağız dalaşı kısa sürede taş savaşına dönüşüyor.

“Feeling Minnesota”nın bu sahnesi senaryo ve reji üslubuna dair bilgi vermekle kalmıyor, “auteur”ün eğilimlerini de açığa çıkarıyor, yapıtın simgesine dönüşüyor:

Sam ile kardeşi Jjacks arasındaki gerginliğin nedeni aynı kadını sevmeleri. Kendi çapında bir mafyacı olan Red’in zorlamasıyla Sam’le evlenmek zorunda kalan Freddie, kurtuluşu ailenin haylazı Jjacks’le kaçmakta buluyor, ama Sam onu öldürüp cesedini Jjacks’in yattığı otel odasına bırakıyor, kardeşinin cesedi yol kıyısında bir ormanlığa götürdüğünü görünce içli dışlı olduğu emniyet görevlisine ihbarda bulunuyor, polis kardeşlerle birlikte olay mahalline geldiğinde ise ceset ortada bulunmuyor. Böylece iki kardeş, ıssızlığın ortasında, birbirlerine öfkeli ve ne yapacaklarını bilemez durumda oturuyorlar.

Yönetmen-senarist Steven Baigelman’ın niyeti böylece adamakıllı açığa çıkıyor: Sanıldığı gibi niyeti bir “kara film” yapmak değil, türü oluşturan öğeler ve özellikle şablonlar üzerinde kalem oynatmak derdinde. ABD’de bağımsız sinemanın destekçisi Sundance enstitüsü sayesinde yapabildiği filmini, bir ana akım (mainstream) ürün kadar çekici kılmanın ve bağımsız sinemanın tavrından da vazgeçmemenin yolunu, sürekli şaşırtıcı gelişmelerle ilerleyen bir öykü hazırlamakta bulmuş. Çok bilinen bir şemayı (koca, evli kadın, sevgili), akıllıca kotarılmış sahnelerle eğip büküyor, bu sayede merak unsurunu sürekli ayakta tutuyor ve sonuçta filmini ilginç kılıyor.

Öykülerin çok yıprandığı, yalnız sinemada değil, örneğin romanda da, bilinen hikayeleri birbiri içine geçirme, kaynaştırma, yeni sentezlere varma eğiliminin öne çıktığı, bu tarzın önde gelen isimlerinden Paul Auster’ın senaryosunu yazdığı Wayne Wang filmi “Smoke” gibi örneklerin belirli bir başarı kazanabildiği bir dönemde yaşandığının bilincinde Baigelman. Başarıya ulaşmak isteyen genç bir yönetmenin geliştirebileceği en akıllıca tavır, türler arasında dolaşan, hatta mümkünse belirli bir türün parodisini de yapabilen bir senaryoyla yola çıkmak. Aynen Wachowski Kardeşler’in “Bound-Tuhaf İlişkiler”de yaptığı gibi…

Zaten bu eğilim sinemada türlerin eskimesiyle de bağlantılı, “Last Action Hero-Son Muhteşem Kahraman”, “Vampir of the Brooklyn-Brooklyn Vampiri”, en taze örnek olarak “Scream-Çığlık” tam da bu nedenle kotarılıyor: Hollywood’un içine girdiği sıkıntının çaresi türleri kaynaştırmakla bulunabilir belki, en azından belli bir kesim seyircinin, kendi görsel belleğine ve sinema kültürüne saygı duyan, bu kültürü değerlendirme çabası içinde olan, gönderme yapmayı, hatta türün klişeleriyle dalga geçmeyi bilen filmleri daha bir hararetle bağrına bastığı bir gerçek.

Baigelman kendisini bu önermelerin ortasında konuşlandırıyor, kara filmin yükselişe geçtiği, türü yenileyen filmlerin başarı kazandığı bir dönemde, o da tercihini aynı zamanda hem kara film, hem de türün parodisi olabilen bir yapıt yapmaktan yana kullanıyor. Başta anlattığım sahnenin anlamı da burada: Ana karakterleriyle bu kadar acımasızca dalga geçen bir kara film görmüş müydünüz? (Ya Sam’ın kasayı açmak için kurşunlarken yaralanmasına ne demeli?..)

Filmi yalnızca kara film türüne dahil görmek, öykünün akışındaki kimi kıvrımları ya da mutlu sonla bitmesini eleştirmek yanılgısına düşülmesine yol açabiliyor. Hem Jjacks’in, her insan ve şeyi Las Vegas’ta dans etmek hayaline ulaşmak için kullanmaktan geri kalmayan Freddie’nin arzusuna uyarak kalkıp ona gitmesi neden mutlu son olsun ki?..

Çok akıllıca yazılmış bir senaryoda imzası bulunan Baigelman, zaten usta bir oyuncu olarak tanınan D’Onofrio’nun yanı sıra Diaz’dan da çok parlak bir performans çıkartmayı, hatta Reeves’in bile yer yer onlara ayak uydurmasını sağlamayı başarmış. Fakat yönetmenliğindeki kusurları gidermesi gerekiyor. Yıpranan öykü ve eskiyen tür kalıplarını artık görmek istemeyen bugünün seyircisi görüntüde de tam bir mükemmellik istiyor, artık kimsenin aks hatalarına, açı yanlışlarına ve hele reji devamlılık hatalarına tahammülü yok.

Sinema, sayı: 33, Eylül 1997

Feeling Minnesota
Senaryo ve yönetim:
Steven Baigelman; Yapımcılar: Danny De Vito, Eric McLeod, Michael Shamberg, Stacey Sher; Görüntü yönetmeni: Walt Lloyd; Müzik: Los Lobos; Kurgu: Martin Walsh; Oyuncular: Cameron Diaz (Freddie), Keanu Reeves (Jjacks), Vincent D’Onofrio (Sam), Tuesday Weld (Norma), Dan Aykroyd (Ben Costikyan), Courtney Love (Rhonda), Delroy Lindo (Red); 1996 ABD yapımı; 99 dakika; Dağıtımcı firma: Umut Sanat Ürünleri; Gösterim tarihi: 25 Temmuz 1997

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder