Copyright © 2014 - Tamer Baran - Tüm Hakları Saklıdır.
Bu blogta yer alan yazılar (içerik), 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince eser sahibi olan Tamer Baran'a aittir. Söz konusu içerik eser sahibinin izni olmadan kopyalanamaz,yayınlanamaz...

4 Aralık 2009 Cuma

Adım adım senaryo

Senaryo yazmaya yeni başlıyorsanız, sinopsise geçmeden evvel, hikayenizin sırasıyla, önce bir paragraflık, ardından 1 sayfalık hallerini yazmanızı öneririm. Bu çalışmalar size çok deneyim kazandıracaktır

Sadece senaryo yazarken değil, bir roman, hikaye veya oyun üzerinde çalışırken de sürecin bir aşamasında hikaye kurmanız gerekir. Karşılaşacağınız en büyük engellerden biridir bu, ve aynı zamanda işinizi en çok kolaylaştıracak araç…

Hikaye kurmadıkça karmaşadan kurtulamazsınız. Aklınıza bir sürü fikir gelir, hepsi de uygun görünürler, öyle olup olmadıklarını bilmezsiniz. Aldığınız ilhamların hepsi de çok yaratıcı ve güzel olsa bile, o filmin içine girmeleri gerekip gerekmediğini bilemezsiniz.

Bir örnek vereyim: Diyelim ki bir aşk filmi yazıyorsunuz, Ahmet ile Ayşe tanışıp birbirlerine aşık olacaklar, aradaki engelleri aşıp finalde mutluluğa ulaşacaklar… Ayşe’nin teyzesinin akciğer kanseri olması uygun bir fikir mi sizce? Bu hikayeyi birlikte çalışıyor olsak ve Ahmet’in amcasının intihar etmesini önersem ne dersiniz? Çiftimizin, amcanın cenaze töreninde barışmalarını veya Ahmet’in yeğeninin sünnet düğününde tanışmalarını önersem?

Bu soruların cevaplarını bilemezsiniz. Bilebilmeniz için senaryonun “bir cümle”sini kurmuş olmanız gerekir.

“Bir cümle” senaryoda anlatacaklarınızın mümkün olan en az kelimeyle ifade edilmiş halidir. Sünnet düğünü veya intihar gibi fikirlerin güzel ve doğru olup olmadığını size o “bir cümle” söyleyecektir.

Bir başka öneri getireyim: Film, kahramanımızın ömrünün son yıllarında kendini adeta hapsettiği malikanenin çiti üzerindeki “Girmek yasaktır” tabelasının görüntüsüyle açılsın. Kamera yükselip çiti aşsın, yani içeri girsin.

Evet, harika bir fikir… Çünkü “Citizen Kane-Yurttaş Kane”, bir adamın hayatını anlatmaz, Kane’in hayatı aracılığıyla bir insanı tanımanın mümkün olup olamayacağını tartışır. O olağanüstü açılış planı ise “Bu adam hayatına girilmesini yasaklamış, ama biz bu yasağı aşıp onun yaşamını yakından inceleyeceğiz” anlamına gelmektedir. Ki film tam da bunu yapar.

Orson Welles filmde ne anlatacağını çok iyi bildiği için filmi oluşturan her planı da inanılmaz bir titizlikle tasarlayabilmiştir. Ne anlatacağı konusunda kafası karışık olsaydı film bu kadar mükemmel olamazdı.

Dikkatinizi çekerim: Bu son önerimi yanıtladığınıza göre, “Kahramanımız son yıllarında kendini bir malikhaneye hapsetsin” gibi daha genel bir fikrin bile değil, çok daha ayrıntı sayılabilecek bir fikrin, hatta bir planın, hatta filmin açılış planının (filmi açtığı için çok önemli) ne olması gerektiğini biliyorsunuz, oysa demin, aşk filminde daha genel fikirlere ilişkin düşünce oluşturamamıştınız.

Aradaki fark, bu kez elinizde “bir cümle” olmasından kaynaklandı.

Bir özet
Bir senaryonun kuruluş aşamalarını -son kez- özetleyelim:

Önce ilham vardır genellikle. Sipariş üzerine çalışan bir profesyonelseniz ilham olmadan hikaye kurmanız gerekebilir, tasalanmayın ilham akmaya başlayacaktır.

Kimi ilhamlar aldıktan sonra bir an gelir, hikayeyi kurmaya başlamanız gerektiğini hissedersiniz. O an hikaye kurmanın değil, bir cümleyi belirlemenin vakti gelmiş demektir. Aklınızdaki planları, diyalog gibi motifleri kapsayabilecek, üzerine tüm sahneleri, replikleri inşa edeceğiniz zemini oluşturursunuz. Örneğin: “ABD’nin iki ucunda yaşayan Tom ile Meg birbirlerine aşık olsunlar, filmde sadece bir kez bir araya gelsinler, o da final olsun, seyirci onları yan yana gördüğünde ömürlerinin sonuna kadar mutlu yaşayacaklarını anlasın”… Alın size “Sleepless in Seattle-Sevginin Bağladıkları” filminin “bir cümle”si.

Öncelikle tür seçimi pek çok soruyu cevaplamanızı sağlayacak yararlı bir araç oluyor, ana akım (mainstream) türlerden birinin şablonlarına bağlı kalacaksanız seçimlerinizi de bu bağlılığınız belirliyor. Örneğin “Im Juli-Temmuzda”da -onca belaya uğramalarına karşın- taraflardan biri ölmez, ama “Love Story-Aşk Hikayesi”nde ölür çünkü film romantik komedi olmadığı için bu türün şablonlarına bağlı kalmak zorunda değildir.

“Temmuzda”yı bir sonraki Fatih Akın filmi “Duvara Karşı” ile karşılaştırırsanız, sonrakinde olan pek çok sert sahnenin (kavgalar, intihar girişimleri, kendinden geçercesine içen veya hırpalamak ister gibi sevişen insanlar vs) “Temmuzda”da olmadığını görürsünüz. Bu çok normal, filmlerden biri varlığını gerçeklik duygusundan alıyor, diğeri ise bir masal inşa ediyor.

Ahmet’le Ayşe’nin hikayesinin bir romantik komedi olmasını arzu ediyorsanız senaryoya kanser ya da intihar koymanızı önermem. Çünkü romantik komediler seyirciye kendi gündelik yaşamını unutturmaya çalışırlar, masal havası taşırlarsa başarılı olurlar, kanser gibi motiflerse katı gerçekliğin bazı insanlara en sert gelecek öğeleri arasındadır.

Peki şuna ne dersiniz: Ayşe fahişe olsun… Ahmet bunu bilmesine rağmen ona aşık olsun, buna rağmen mutlu olabilsinler.

Romantik komedi yapacaksak olur. “Aşk o kadar güçlü bir şey ki fahişelik gibi ağır bir engeli bile aşabildiler” gibisinden bir anlam doğar, “Pretty Woman-Özel Bir Kadın”da bunu yaptılar, hatırlarsanız.

Örnekleri uzatmaya gerek yok: Bir süre ilham aldıktan sonra “bir cümle”nizi belirlersiniz.

Üzerinde dans edeceğiniz pist hazırdır artık, sıra figürleri belirlemeye gelmiştir.

Sinopsis
Bir sonraki aşamada sinopsis yazılır, yani filmin 6-8 sayfalık hikayesi.

Fakat eğer senaryo yazmaya yeni başlıyorsanız, sinopsise geçmeden evvel, hikayenizin sırasıyla, önce bir paragraflık, ardından 1 sayfalık hallerini yazmanızı öneririm. Bu çalışmalar size çok deneyim kazandıracaktır. Daha sonraları, arzu ettiğiniz kadar piştiğinizde ara aşamaları atlayabilir, hatta sinopsisini bile yazmadan bir senaryoya başlayabilirsiniz. Fakat başlangıçta her basamağı sırasıyla uygulayın. Bunu yaptığınızda hikayenizin de aşama aşama nasıl geliştiğini görme şansına kavuşacaksınız.

Şu nokta da önemli: Senaryo yazma sürecinde her basamak daha evvelkilerin kontrolünü sağlar ve eksikleri tespit edip gidermenize yardımcı olur.

Basit bir örnek: Hikayenin bir paragraflık halinde Murat’ın filmin başında yeni bir yaşam kurma arzusuyla işinden ayrıldığını belirttiğinizi varsayalım, hikayenin bir sayfalık veya sinopsis halini yazarken aklınıza sorular gelir: Murat nasıl ayrıldı işinden? Dostça mı, patronuyla kavga ederek mi? Yeni iş arıyor mu? Yoksa hayalini kurduğu işi kurmak (örneğin dükkan açmak) için çalışmalara mı başlayacak? Yakınları (örneğin karısı) işten ayrılmasına nasıl tepki verecekler? vs. Bu soruları yanıtladıkça veya bu yönde yeni ilhamlar aldıkça hikayeniz gelişir, mantık hataları giderilir. Ayrıca kahramanlarınızla veya hikayenizle ilişkiniz de yeni bir boyut kazanır çünkü onları daha yakından tanımaya başlarsınız.

Buna da çok ihtiyacınız vardır çünkü bilmediğiniz bir şeyi zaten anlatamazsınız.

Film+, sayı: 7, Ekim 2005

2 yorum:

  1. Merhaba, size önce teşekkür ederek bu gönüllü hizmetinizden ötürü mutluluğumu dile getirmeliyim. Ancak ne yazık ki anlatımınız çok kuru ve kopuk. Hiç bilmeyen birinin anlamasına imkan yok. Eğer zaten ilgilenenler okuyacak diye düşünüyorsanız burada da konuyu anlatmaktan kaçınan haliniz dikkat çekici derim. Belli ki düz yazıda akış kuramıyorsunuz. Sinema dilinizi merak ediyorum. Selamlar. Çiğdem

    YanıtlaSil
  2. İlginize teşekkür ederim Çiğdem Hanım.

    YanıtlaSil