Copyright © 2014 - Tamer Baran - Tüm Hakları Saklıdır.
Bu blogta yer alan yazılar (içerik), 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince eser sahibi olan Tamer Baran'a aittir. Söz konusu içerik eser sahibinin izni olmadan kopyalanamaz,yayınlanamaz...

9 Ekim 2009 Cuma

"Büyük Hesaplaşma"

90’lı yıllar sinemasına hiç uygun olmayan, klasik roman yapısını andıran bir olay görgüsü, hareketten çok karakterlere ağırlık verme çabası, öykünün altına gizlenmiş felsefi metinler, günümüz için hayli ağır sayılabilecek bir film ritmi

Michael Mann filmini iki karakter çevresinde örüyor, iki düşmanın birbirlerine ne kadar benzediklerini açıkça gösteriyor: Neil McCauley ve Vincent Hanna yasalara, topluma hiç aldırmayan, güçlü şiddet eğilimine sahip, zeki, acımasız, işinin ehli ve maço insanlar…

Bu özellikleriyle de, başta Scorsese’ninkiler olmak üzere İtalyan kökenli Amerikalıları konu alan suç filmlerindeki karakterlere çok benziyorlar; ama kimi farklılıklar da yok değil: O karakterler daha İtalyan’dılar ve İtalyan-Amerikalı gangsterler için başarı çok daha önemliyken Hanna ve McCauley yaşama karşı çok kayıtsızlar; tek bir alanda usta ve belki de bu yüzden yaşamlarının diğer alanlarında tümüyle başarısızlar.

Neil -mesleğindeki başarısı bir yana- nihilist bir adam; Vincent ise içindeki nihilist eğilimi polis kimliğiyle çok daha kolay açığa çıkarabildiği sertlikle örtmüş biri. De Niro ve Pacino’nun canlandırıyor olmaları karakterlerin özellikle son saydığım niteliklerinin altını daha iyi çiziyor. Bu iki oyuncu yaşamı tiye alan karakter ve durumlarda inanılmaz başarılılar; ayrıca De Niro tüm sinema tarihinde nihilist bireyi en iyi canlandıran isimlerden biriyken, Pacino da o küçük fiziğinden enerji fışkırtmakta usta.

Karakterlerin bu özellikleri güçlü bir biçimde bir dönem Amerikan sinemasının gangster kahramanlarını, özellikle Sergio Leone’nin “Once Upon A Time In America-Bir Zamanlar Amerika”sını çağrıştırıyor. 80-90’lı yılların polisiyelerinde karakterler üzerinde bunca durulmuyor, örneğin polisler ana hatlarıyla (dağınık, mutsuz ama işinin ehli ve sert) çizilip geçiliyordu; karakterlerine bunca önem vermesiyle Mann, 60-70’li yılların suç filmlerine yüzünü döndüğünü gösteriyor. Zaten “Heat” (gangster filmi olmasa da ortak özellikleri dolayısıyla “Once Upon A Time In the West-Batıda Kan Var”ı da dahil edersek) andığım Leone ürünlerinin, De Palma’nın “The Unthouchables-Dokunulmazlar” ve “Scarface-Yaralı Yüz” filmlerinin, Coppola’nın “The Godfather-Baba” serisinin halefi; zaten “Heat”i bir “Şimdiki Zamanlar Amerika” filmi olarak görmek mümkün.

Yalnızca karakterleri değil filmin tüm yapısı da aynı yönü, Coppola ve Leone isimlerini gösteriyor: 90’lı yıllar sinemasına hiç uygun olmayan, klasik roman yapısını andıran bir olay görgüsü, hareketten çok karakterlere ağırlık verme çabası, öykünün altına gizlenmiş felsefi metinler, günümüz için hayli ağır sayılabilecek bir film ritmi… Reji alanına bakıldığında andığım başyapıtlarla ortak epik yapıyı görebiliyoruz: Ekonomik bir anlatım, son derece işlevsel kamera hareketleri, durgun ve uzun planlar, geniş açılar ve tüm bu özelliklerin ortaya çıkardığı “varoluşçu” anlatıma en önemli katkılardan birini yapan, yumuşak, pek çok sahnede “doğal” sanılabilecek kadar sade ışık. Mann bu epik yapıyı 90’lı yıllar sinemasından doğal olarak etkilenmiş bir biçimiyle yeniden yaratıyor; filminde daha fazla plan, daha karmaşık macera sahneleri ve yer yer daha hızlı bir kurgu var.

Sözün kısası “Heat” 90’lı yıllardan geriye bakan bir yapıt, epik gangster filmlerine bir saygı duruşu…

Filmin Leone ve Coppola yapıtlarına olan benzerliği doğal bir hayranlık yaratıyor Michael Mann ismine karşı; çünkü bu tarz filmler artık yapılmıyor, günümüzün macera modası, son aylarda “Broken Arrow-Kırık Ok” gibi örneklerini üst üste izlediğimiz “dar zaman, dar mekan” formüllü zıpçıktı filmler. Ortalıkta karakter diye bir şeyin olmadığı, filmin tüm amacının harekete, hareketin amacının daha fazla heyecana, tüm bunlardaki asıl beklentinin de daha önce yapılanları aşmaya endekslendiği, yaratıcılıktan çok teknolojik başarı ve senaryo tekniği ustalığına yaslanan, şablonla üretilmiş onlarca filmin arasında “Heat” gibi yapıtların parlaması çok doğal. Hele de insana dair şeyler üzerinde duruyor ve epik gangster filmlerinin girmediği alanlara sokulup örneğin, bugün bile, teknoloji destekli onca güvenlik önlemine rağmen güpegündüz banka soymanın zeki ve cesur insanlar için ne kadar kolay olduğunu gösteriyorsa…

Bunlar ve tabii ki sinematografisi (özellikle Mann’ın sade anlatımı, neredeyse tüm oyunculuklardaki şaşırtıcı yüksek düzey, Spinotti’nin görüntülerindeki ve kurgudaki ustalık) “Heat”in olumlu tarafları. Bunlara bakarak filmi başarılı bulmak çok mümkün. Ama başarısız yanları da var filmin.

Öncelikle senaryosu yeterince yaratıcı ve güçlü değil. Örneğin Charlene’in balkondan Chris’e baktığı (Kilmer ve Judd’un olağanüstü oyunlarıyla taçlanan) “ihanete ramak kala” sahnesi çok üstünken Hanna’nın muhbir zenci biraderlerle konuştuğu sahneler çok kötü.

Keza senaryo “nehir ve kolları” tekniğini başarıyla işleyemiyor, yan temalardan bir kısmına iyice boş veriyor. “Judas” Waingro’nun sapık katil olmasının neden gerektiği ve bunun bir yerden sonra niçin hiç işlenmediği anlaşılamıyor. Kahve sohbeti sahnesi hoş bir sürpriz içeriyor ve pek çok bilgi veriyor ama bu tür bir bir araya gelme biçimine McCauley’in boyun eğmesinin mantığı yok.

Asıl problem filmin uygunsuz Türkçe adının altını çizdiği ana temanın işlenmesinde. Bu şekilde işlenen çatışma ya yenişememe haliyle bitmeliydi ya da daha iyisi ikisinin de ölümüyle… Teke tek çatışmanın yaşandığı mekanda asıl üstünlük McCauley’deyken ona amatörlere yakışır bir hata yaptırıp Hanna’yı galip çıkarmak ciddi bir hata. Bu kusur Mann’ın tüm film boyunca söylemeye çalıştıklarına güçlü bir darbe indiriyor, finalde yoğun şiddet uygulayan iki karakterden birinin ölüp öbürünün herhalde madalya alacak olması ana temayı fena halde bulandırıyor. Çünkü Mann asıl olarak şiddetin ortalığı alev alev yakmasını anlatıyor.

Antrakt, Sayı: 55, Nisan 1996

Heat / Büyük Hesaplaşma
Senaryo ve yönetim: Michael Mann; Yapımcılar: Michael Mann, Art Linson; Görüntü yönetmeni: Dante Spinotti; Görsel efektler: Terry De Frazee, Donald Frazee; Müzik: Elliot Goldenthal, Michael Brook, Brian Eno, Terje Rypdal; Kurgu: Dov Hoenig, Pasquela Buba, William Goldenberg, Tom Rolf; Oyuncular: Robert de Niro (Neil McCauley), Al Pacino (Vincent Hanna), Val Kilmer (Chris Shiherlis), Jon Voight (Nate), Tom Sizemore (Michael), Ashley Judd (Charlene Shiherlis), Diane Venora (Justine Hanna), Natale Portman (Lauren), Wes Studi (Dedektif Casals), Ted Levine (Bosko); 1995 ABD yapımı; 171 dakika; Dağıtımcı firma: WB.; Gösterim tarihi: 1 Mart 1996

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder