Copyright © 2014 - Tamer Baran - Tüm Hakları Saklıdır.
Bu blogta yer alan yazılar (içerik), 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince eser sahibi olan Tamer Baran'a aittir. Söz konusu içerik eser sahibinin izni olmadan kopyalanamaz,yayınlanamaz...

2 Ekim 2009 Cuma

Spielberg’den (ç)alıntı: "Hayalet"

Spielberg fazla sulandırmadan, tekniğin göz boyamak amacıyla değil, yalnızca gereken biçimde kullanıldığı, usul usul anlatılan bir film yapmıştı. Zucker ise belli ki seyirciyi oradan oraya savurmaktan yana

Ünlü ZAZ ekibinden Jerry Zucker’ın “Hayalet”i, en çok Spielberg’in “Always-Daima”sına olan benzerliğiyle dikkat çekiyor. Bir sanat yapıtını bir başkasıyla karşılaştırarak değerlendirmek çoğunlukla yanlış sonuçlara varmaya neden olsa da, bu iki yapıt arasındaki benzerliklerin çokluğu bunu zorunlu kılıyor.

“Hayalet”i, “Daima”dan yola çıkarak formüle etmeye çalıştığımızda; “Hayalet” = “Daima” + macera + polisiye + teknik gösteri gibisinden bir formül çıkıyor ortaya. Gerçekten de “Hayalet”, “Daima”nın daha “çağdaş” bir bakış açısıyla ele alınıp bir tutam teknik ve bir avuç macera ile süslendirilmiş, deyim yerindeyse “Hollywoodlaştırılmış” biçimi… Komedi de bu çorbanın sosu.

İki yapıt arasında kimi farklılıklar olsa da özleri aynı. Her iki filmde de beklenmedik biçimde ölen genç bir adam dünyaya dönüp oradakilere yardım etmeye çalışıyor. Bu adamların ikisi de sevgililerine hiç “Seni seviyorum” dememişler. Zorunlu ayrılık, son dans, ölenin ardından tutulan yas vb. kimi öğeler iki filmde de yer alıyor. Bu benzerlik, “Hayalet”in yönetmen ve yapımcılarının Spielberg’in aslında oldukça başarılı sayılabilecek filmini nasıl ilginçleştirebileceklerinin hesabını yaptıklarını düşündürtüyor. Bu işi iyi becermiş olsalar gerek ki, “Hayalet”in hasılatı “Daima”nınkini fena solluyor.

Sanatın üretim sürecinde başka yapıtlardan etkilenmek, esinlenmek olası elbette. Ama burada durum daha ileri boyutlarda. Öyle ki “Hayalet”in “Daima”dan alındığını, hatta “çalındığını” söylemek olası.

“Hayalet”te, “Daima”da olmayan kimi öğelerin eklenmiş olmasının yanı sıra, “Daima"da yeterince işlenmemiş, daha doğrusu Spielberg’in aşırılaştırmaktan kaçınarak tam dozunda bıraktığı kimi öğeler adamakıllı abartılı biçimde çıkıyor karşımıza. “Daima”daki duygusallık “Hayalet”te melodrama dönüştürülmüş, aşk sahneleri erotizmle bezenmiş ve öteki dünyadan gelenle dünyalıların ilişkilerindeki kimi araçlar ve bunların kullanım biçimi değiştirilmiş. Örneğin “Daima”da sevgilisine dokunması olanaksız olan adam onunla karşılıklı dans ederken, “Hayalet”te aynı adam, bir medyumun bedeni aracılığıyla sevgilisine dokunarak dans ediyor.

İki film arasındaki asıl fark yönetmenlerinin bakış açısında yatıyor. Spielberg fazla sulandırmadan, tekniğin göz boyamak amacıyla değil, yalnızca gereken biçimde kullanıldığı, usul usul anlatılan bir film yapmıştı. Zucker ise belli ki seyirciyi oradan oraya savurmaktan yana. Finalden önceki birkaç sahneden örnek verelim: Sam Oda Mae’nin bedeni aracılığıyla sevgilisiyle dans ederken, son dansın duygusallığını yaşayan izleyici, iki dakika sonra, kapının güm güm vurulmasıyla doludizgin bir koşturmacanın içine dalıyor ve kanlı bir ölüme tanık olmak zorunda kalıyor. Henüz bunun şokunu atlatamamışken sıra yeniden duygusallığa geliyor ve bu kez Sam ışıklar içinde öte dünyaya giderken “Çok ilginç Molly. İçindeki sevgiyi de beraber götürüyorsun,” dediğinde seyirci göz yaşlarına boğuluyor. İzleyiciyi böyle sürüklemek çok hoş değil elbette; ama öyle anlaşılıyor ki bu, gişe başarısına varmanın etkili bir yolu.

“Hayalet”in olumsuz bir başka yönü ise seyircide yaratılmaya çalışılan yanılsama. Hem de bu öylesine iyi kotarılmış ki, filmdeki iki kötü adamın ölümünde de Sam’in parmağı olduğu halde izleyici onun -bu ölümlere üzülmesini de göz önüne alarak- karınca bile incitemeyecek kadar iyi bir insan olduğuna inandırılıyor.

Bir de filmdeki dinsel bakış açısı var. İyi biri öldüğünde hoş bir ışık huzmesinin belirmesi, kötü biri öldüğünde ise zebanilerin ölünün ruhunu çığlık çığlığa götürmeleri, fazlalık 4 milyon doların kiliseye bağışlanması ve benzeri öğeler filme renk katmaktan öte, alttan alta dinsel bir mesajın dayatıldığını düşündürtüyor.

Elbette ki tüm bu olumsuzluklarına karşın görülmesi gereken bir film “Hayalet”. Bir kere filmde teknik öyle üstün biçimde kullanılmış, eşine rastlamadığınız öyle hoş sahneler yaratılmış ki, bunu görmezden gelmek olanaksız. Bunun yanı sıra 15-20 planda çekilmiş aşk sahneleri, yer yer çok üst düzeyde seyreden espriler, Demi Moore ve Whoopi Goldberg’in oyunları da sizi bekliyor; kaçırmayın.

Sinema Gazetesi, Sayı 67, 24-30 Aralık 1990

Ghost-Hayalet
Yönetmen: Jerry Zucker; Senaryo: Bruce Joel Rubin; Yapımcı: Lisa Weinstein; Görüntü yönetmeni: Adam Greenberg; Müzik: Maurice Jarre; Kurgu: Walter Murch; Özel efektler: Terry D. Frazee; Oyuncular: Patrick Swayze (Sam Wheat), Demi Moore (Molly Jensen), Whoopi Goldberg (Oda Mae Brown), Tony Goldwyn (Carl Bruner), Rick Aviles (Hırsız Willie), Vincent Schiavelli (Metrodaki hayalet); 1990 ABD yapımı, 128 dakika; Dağıtımcı firma: UIP; Gösterim tarihi: 21 Aralık 1990

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder