Copyright © 2014 - Tamer Baran - Tüm Hakları Saklıdır.
Bu blogta yer alan yazılar (içerik), 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince eser sahibi olan Tamer Baran'a aittir. Söz konusu içerik eser sahibinin izni olmadan kopyalanamaz,yayınlanamaz...

30 Ekim 2009 Cuma

"İz Peşinde"

Wilson’ın rejisi ise dört dörtlük! Temiz, abartısız ve özenli ama asıl önemlisi, parodinin incelik gerektiren yollarında kıvrak dans figürleriyle ilerlemeyi de biliyor

“Tez anti-tezini doğurur” denmiştir ya, bir yandan şiddet filmleri çoğalıyor, “Con Air” ve “Batman & Robin” gibi göz alıcı, parıltılı, ama içi fena halde boş filmlerle macera sineması doludizgin koşusunda depara kalkıyor; öte yandan bu filmlerin eriştiği yüksek abartı düzeyiyle dalgasını geçmeyi ihmal etmeyen kimi yapıtlar ortalığı dolduruyor. Jim Wilson’ın yönettiği “İz Peşinde”, “Last Action Hero-Son Muhteşem Kahraman”, “Bound-Tuhaf İlişkiler”, “Feeling Minnesota”, “Scream-Çığlık” gibi, belli bir türün kapsamına giren, ama o türün parodisini yapmayı da ihmal etmeyen yapıtlardan biri.

“İz Peşinde” de bilinen öykü ve trükleri yeni sentezlere ulaştırıyor ama bununla sınırlı kalmıyor. Birbirlerine bağlı bir grup insan arasındaki ilişkilerin beklenmedik bir olayın ardından değiştiği, herkesin birbirinden kuşkulanır hale geldiği ve sonuçta şiddetin açığa çıktığı o çok tanıdık öykülerden birini, kara filme hiç yakışmayan bir atmosferde, deniz/kum/güneş zemininde yeniden örüyor. Üstelik olayın kişileri, alkol ve hapa düşkün sorunlu bir genç kadın, onun kendisinden en az 30 yaş büyük, anlayışlı, aydın kocası gibi çok klişe karakterler. Yakışıklı, çekici, çılgın eski sevgilinin kadının kafasını karıştırması, temelinde aşkın yattığı çocukluk arkadaşlığı gibi tanıdık trükler, kayıp kartpostal, votka şişesinin içine konmuş metanol gibi Hercule Poirot tarzı ipucu nesneleriyle kaynaştırılıyor, hızlı virajlar alan öykü, bir dizi yanlışlık ve durum komedisi sahnesiyle iç içe ilerliyor, böylece film, seyircinin görsel belleğine yaslanan, sinemaya kendince bir saygı duruşunda bulunurken kendisinden öncekilerle acımasızca dalga geçen o yıkıcı komedilerin düzey ve saygınlığına erişiyor.

Wilson zekice yazılmış işlek bir senaryo ve olağanüstü yetenekli oyuncular gibi avantajlarını akıllıca kullanmış. Örneğin Harvey Keitel, yaşına çok uygun ama kendisini görmeye alıştığımız o karizmatik, sert kişiliklerden çok farklı bir tiplemeyle karşımızda. Olgun, yumuşak, hoşgörülü yargıcın zıvanadan çıkıp silahı kaptığı an ise, sinemanın en keyifli dönüşüm sahnelerinden birine tanık oluyoruz: Keitel rahatlıkla oynadığı karakteri, onlarca kez canlandırdığı sert tiplerin karikatürüne dönüştürmeyi ustalıkla başarıyor. Başlarına açılan dertten nasıl kurtulabileceklerini düşünürken ağzındaki pipoyu tüttürmeye başladığında Sherlock Holmes’u, cesedi ortadan kaldırmaya çalışırken “Pulp Fiction-Ucuz Roman”da yine kendisinin oynadığı Temizlikçi'yi, alnına mendil sarıp tüfeği eline aldığında Rambo’yu anımsamak, Keitel’in bu karakterlerle inceden inceye dalgasını geçtiğini görmek, Lance’ı Nathalie’nin intihara kalkıştığına inandırmaya çalışırken güya üzgün halini izlemek çok büyük bir keyif. İşini bilen yönetmen, klişe karakterleri oynayan diğer oyuncularından da yüksek düzeyde performanslar almayı başarıyor. Craig Sheffer’ın doğanın kucağındaki genç sanatçı tiplemesi ve özellikle Nathalie’ye yıllardır aşık olduğunu anladığımız andan itibaren yaşadığı dönüşümü olağanüstü iken, çılgın sevgilide (George’un deyişiyle “loverboy”) son yıllarda rol aldığı abuk sabuk filmler yüzünden ne kadar yetenekli bir oyuncu olduğunu unutmanın eşiğine geldiğimiz Billy Zane imrenilecek bir performansla karşımızda. İlk filmi “The Mask-Maske"den itibaren oyun gücüyle dikkat çeken Cameron Diaz ise çevresindeki erkekler yüzünden kafası adamakıllı karışan genç kadını oynarken örneğin Emmanuel Beart’ın canlandırdığı kişilikleri hicvediyor, az sonra ise, eli silahlı katilden kaçan bir Jamie Lee Curtis’e ustalıkla geçiveriyor.

Wilson’ın rejisi ise dört dörtlük! Temiz, abartısız ve özenli ama asıl önemlisi, parodinin incelik gerektiren yollarında kıvrak dans figürleriyle ilerlemeyi de biliyor. Merdivenin parçalandığı, George’un Lance’ı öldürdüğü, “kör olduğu” ve en sonunda kendisinin de öldüğü sahneler, abartılı şiddet ve macera filmlerinin klişelerine yapılmış üstü kapalı ya da çok direkt göndermelerle dolu. Wilson da kamera açıları, kadrajları, ışığı ve özellikle kurgusuyla an be an yenilenen bu filmin altından ustalıkla kalkmayı başarıyor.

Çağdaş sinemanın tüm gereklerini arzulanan düzeyde yerine getirdiği için ilgiyle izlenen, göndermeleri sayesinde ise yüksek düzeyde keyif alınan bir film olan “İz Peşinde”, çok düşük bir bütçeyle de tüm dünyada ilgiyle izlenebilecek bir film yapılabileceğinin çok güzel bir örneği aynı zamanda. Örnek almalarında yarar bulunan Türk sinemacılarına selam olsun!

Sinema, sayı: 34, Ekim 1997

Head Above Water-İz Peşinde
Yönetmen:
Jim Wilson; Senaryo: Theresa Marie (Eirik Ildahl ve Geir Eriksen'in yazdıkları "Hodet over vannet" filminin senaryosundan); Yapımcılar: Jim Wilson, John M. Jacobsen; Görüntü yönetmeni: Richard Bowen; Müzik: Christopher Young; Kurgu: Michael R. Miller; Oyuncular: Cameron Diaz (Nathalie), Harvey Keitel (George), Craig Sheffer (Lance), Billy Zane (Kent), Shay Duffin (Polis memuru); 1996 ABD yapımı; 92 dakika; Dağıtımcı firma: Umut Sanat Ürünleri; Gösterim tarihi: Eylül 1997

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder