Sinopsise
kıyasla tretmanın çok önemli bir avantajı daha vardır; gerekli bulunan kimi
replikler ve sadece senaryoda olabilecek kimi görsel özellikler bu metinde
bulunabilir. Örneğin "Pi" tretmanında, Max'in dış dünyayı nasıl
algıladığını vermek için kullanılan hızlı kaydırmalar, çarpıcı kurgu ve deforme
görüntülerden bahsedilmesi gereklidir.
Tamer Baran
"Film öyküsü" denilen tarifi zor biçim hazır
olduktan sonra senaristin aşama aşama hangi yapıları kurarak yazım sürecini
tamamlaması gerekeceğini gözden geçirelim:
1. Bir Cümle
Senaryonun mümkün olan en az kelimeyle yapılmış
özeti... Bu yapı çoğunlukla atlanır, ama aslında senaryonun en temelinde yer
alan biçim olduğu için kullanılan tekniklerin belki de en önemlisidir.
Yazacağınız senaryo aracılığıyla oluşacak filmi, benzerlerinden ayıran temel
özelliği bu cümle belirler. Örneğin Tarkovski'nin "Stalker"ının, onu
herhangi bir değerli şeyi (düşlerin gerçekleştiği oda ya da bir define) aramaya
giden üç kişinin macerasının anlatıldığı 8. sınıf bir avantürden ayıran temel
özelliği, serüvene atılan kişilerin içsel yolculuklarına odaklanılmış
olmasıdır, dolayısıyla filmin cümlesi belki şöyle bir şey olabilir: "Bir
Stalker'ın rehberliğinde Yasak Bölge'deki Düş Odası'nı bulmaya giden iki kişi,
yolculuklarının etkisiyle değişir, yaşamı farklı değerlendirmeye
başlarlar." Cümlenin özellikle ikinci yarısı filmin dayandığı felsefi
temeli dile getirir, bu tarifi duyan herhangi bir profesyonel sinemacının,
"Three Kings / Üç Kral" benzeri bir macera kurdelasının
kastedildiğini sanmasının mümkün olamayacağı ortada; dolayısıyla cümlemiz, o
filme dair çok temel bir farklılığı, en kısa, en etkili biçimde dile getirmiş
oldu.
Bu yapı genellikle sinemacılar arasındaki ilişkilerde
kullanılmaz, daha çok senaristin kendisine gereklidir. Yazmak istediği
senaryonun yapısını tarif etmesi, yazım sürecinde karşılaşacağı belirsizlik ve
engelleri aşmasında çok yardımcı olacaktır. Yine "Stalker"a dönelim:
Filmin tek cümlesi aslında yukarda yazdığımız gibi değildir ve zaten olamaz da.
Eğer film sadece Düş Odası'na yapılan yolculuğu anlatıyor olsaydı, adı
"Düş Odası Macerası" falan gibi bir şey olurdu, açılış ve finalde
Stalker'ı ailesiyle gösteren sahnelere de yer verilmezdi. Filmin ismi
"Stalker", dolayısıyla yapıt, baş karakteri anlatıyor, diğer ikisinin
dönüşümünü değil, onlarla yaşadığı süreç sonunda Stalker'ın nasıl
dönüştüğünü... Finalde ayrı gerekçelerle Düş Odası'na girmemeye karar veren
kişiler aracılığıyla "yaşamın kabulü" teması işlenir, oysa
Tarkovski'yi daha fazla ilgilendiren izlek, "yazgının kabulü"dür,
filmin odağında Stalker'ın, kendinin asla girmediği ve zaten giremeyeceği Düş
Odası'na başka insanları, trajedilerine acıdığı, eleştirdiği kişileri götürmeye
devam etmesindeki teslimiyet yatar. Bu tema bir başka açıdan da önemlidir,
Stalker aynı zamanda Tarkovski'nin kendisidir, hem sanatçı hem de bir mistik
olarak, çünkü filmin baş karakteri, mistik öncüleri de temsil eder.
"Stalker"ın odağını serüvene katılan
insanların dönüşümüne kaydırırsanız (yani ilk cümleyi temel alırsanız), ortaya başka
bir film çıkar. O filmde Stalker'ın karısı ve -asıl önemlisi- kızı yer almaz,
tersine onun rehberlik yaptığı iki kişinin yaşamlarının yolculuk öncesi ve
sonrası döneminden kesitlerin verilmesi gerekir çünkü o film, o kişilerin
dönüşümünü işleyecektir.
Dolayısıyla bir cümle tekniğinin pratikteki yararı
şudur: Buradaki gibi birbirine çok benzeyen iki (bazı hallerde daha fazla)
yapıdan hangisini kurmak istediğinizi netleştirir, onun cümlesini belirler ve
yazma süreci boyunca dikkatinizi o cümleye odaklarsınız. Cümleyi kurduğunuz
biçim, bakış açısı gibi başka yöntemleri de belirleyeceğinden sürece ağırlığını
koyar ve daha önceki yazılarda bahsettiğimiz belirsizlikleri giderir.
2. Sinopsis
Senaryo tekniğini anlatan kitaplarda ve profesyonel
sinemacılar arasındaki ilişkilerde, filmin öyküsünün 3-4 sayfalık hali için
sinopsis sözcüğü kullanılır. Fakat bu yapıyı diğerlerinden ayıran temel
özelliği niceliksel değil nitelikseldir: Sinopsis, "filmde neyin
anlatılacağını" dile getiren metindir.
"Pi" filmini ele alalım: Standart bir
sinopsis, Max'in birkaç cümlelik tarifiyle başlar: "Genç yaşında ciddi
akademik başarılara imza atmış bir matematikçi olan Max, dünyadan kopuk
yaşayan, tüm dikkatini kendi çalışmalarına yöneltmiş biridir."
Komşularıyla, ev sahibesiyle, hocasıyla ilişkilerini belirtir, ardından Max'in
filmin hemen ilk sahnelerinde neler yaşayacağını anlatırsınız, mistik Yahudi
Lenny ile tanışması, bilgisayarın bozulmadan hemen önce 216 haneli bir sayıyı
basması vs. Sinopsis bu minval üzre akıp gider, hep geniş zaman anlatımını
kullanarak senaryoda olup biten olayları ana hatlarıyla belirtir.
En çok kullanılan biçim olmasına karşın sinopsis bu
yazıda ele aldığımız basamakların kanımca en önemsizidir, asıl işlevi, kişileri
senaryo okuma zahmetinden kurtarmasıdır. Yılda eline 250 civarında senaryo
ulaşan bir oyuncu, yapımcı ya da yönetmen olduğunuzu düşünün, filmin türü,
bütçesi (en azından A sınıfı olup olmadığı), kısa özeti, oyunculuk (star)
olanakları, bilgisayar efektlerinin kullanılıp kullanılamayacağı gibi o projeyi
yapıp yapmayacağınıza karar verebilmek için gereksindiğiniz pek çok bilgiyi bu
3-4 sayfalık özetten çıkarabilirsiniz. Bu sayfalardan hareketle projeyle
ilgilenmeye karar veren sinemacılar zaten senaryoyu okuyacaklardır, fakat
sinopsis eleme sürecini kolaylaştırır, ayrıca bu yapıdan sadece sinemacılar
değil, sponsor, yatırımcı gibi sektör dışı oldukları halde film yapım sürecine
katılmak isteyen kişiler de yararlanırlar.
Senarist için sinopsis hazırlamanın avantajı, filmde
ele alacağı olayları karşısında yazılı olarak görmesi ve bir kontrol olanağına
kavuşmasıdır. Bir cümleyle anlattığı yapı işliyor mu, öykünün eksikleri var mı
gibi sorular sinopsis aracılığıyla ortaya çıkarılır.
Aslında senaryo sürecinde adım adım kurulan diğer
yapılar da çift yönlü işlev görürler. Her aşama, bir sonraki basamağa çıkmak
için zorunludur, ama aynı zamanda geçilen basamağın verimini test eder.
Sinopsiste açık bırakılan bir nokta olup olmadığı tretman sürecinde ortaya
çıkar, tretmanın boşlukları, ilk yazım sırasında belirlenir ve giderilir.
Bu olanaktan sonuna kadar yararlanmak isteyen
senaristlerin, ilk adımla ikincisi arasına bir ara basamak daha
yerleştirmeleri, sinopsisi yazmadan önce filmde ne anlatmak istediklerini bir
paragraflık bir özet halinde belirtmeleri yararlı olur. Robert Altman'ın
"The Player / Oyuncu" filminde stüdyo yöneticisi Tim Robbins'in,
gerçekleştirilmesine karar vereceği projelerin ilk elemesini birer paragraflık
özetlerini dinleyerek yaptığını anımsayalım.
3. Tretman
Kısa tarifi "filmin öyküsünün 15-20 sayfalık
özeti" olan tretmanın sinopsisten asıl farkı, "filmde neyin, nasıl
anlatılacağını" belirlemesidir. Örneğin "Pi"nin sinopsisinde
Max'in baş ağrıları çektiğini onu tanımladığınız ilk kısımda belirtir, finalde
bu ağrıların dayanılmaz hale geldiğini söyler ve matkap sahnesini anlatırsınız.
Tretmanında ise senaryodaki tüm baş ağrısı ve halüsinasyon sahneleri tek tek
belirtilir, film boyunca Max'in 7-8 kez baş ağrısından kıvranması filmin
atmosferine, yani bu öykünün nasıl işlendiğine dair bir veridir.
"Wild At Heart / Vahşi Duygular"ı izleyen
herkes, David Lynch'in eserinin suçlu bir çifte odaklanan yol filmlerinden ne
kadar farklı olduğunu bilir, oysa filmin sinopsisi size bu farklılıkla ilgili
bir veri sağlamayacaktır. Çünkü farklılık Lynch'in yaklaşımındadır, onu da en
iyi biçimiyle üslupta görebilirsiniz, yani sahnelerin işleniş biçiminde,
çoğunlukla ayrıntılarda... Açılışta Sailor'ın (N. Cage) bir adamı kafasını yere
defalarca vurarak öldürmesi, Laura Dern ile Willem Dafoe arasında geçen
"Beni düz" sahnesi gibi filmin yapısal özelliklerini açığa çıkaran
öğeler sinopsiste ya yer almaz, ya da orada belirtildikleri biçimiyle başka
filmlerdekine benzer sahneler olarak algılanırlar. Kuşkusuz üslup film
çekilmeden tam anlamıyla oluşmaz, tretman ve hatta senaryo, ortaya çıkacak yapı
ve üslup hakkında fikir vermekten bile aciz kalan sinopsise kıyasla çok daha
yararlı bir biçimdir.
Özellikle sıradışı filmlerde, örneğin "Crash / Çarpışma",
"Naked Lunch / Müthiş Yemek" ve "Lost Highway / Kayıp
Otoban" gibi eserlerde tretmanın, filmi gerçekleştirmek amacıyla bir araya
gelmiş (ya da işbirliği yapıp yapamayacaklarını anlamaya çalışan) sinemacılar
arasındaki ilişki bakımından önemli bir avantajı daha vardır, gerekli kimi
replikler ve sadece senaryoda olabilecek kimi görsel özellikler bu metinde
bulunabilir. Örneğin "Pi" tretmanında, metnin senaryoyu layığıyla
temsil edebilmesi için Max'in çalışma odasının betimlenmesi, dış dünyayı nasıl
algıladığını vermek için kullanılan hızlı kaydırmalar, çarpıcı kurgu ve deforme
görüntülerden bahsedilmesi gereklidir.
İlk yazıma kadar geçilen bu üç aşamanın asıl önemi,
senaryo yazma sürecini kolaylaştırmasıdır, yeterince deneyimi olmayan
senaristlerin bu aşamaları dikkatle ve her birine gereken önemi vererek
geçmelerinde sonsuz yarar olacaktır.
Sinema, Sayı: 64, Haziran 2000