Bu nasıl bir devletse, her vatandaşına sağlamakla
yükümlü olduğu temel hakları umursamıyor, devlet adamları ise kadın
cinayetlerinin %1400 artmış olmasına kayıtsız kalıyor, üstelik kadına şiddeti
azmettiren cümleler ediyorlar...
Tamer Baran
2008’de
61 imiş, sonraki yıl 100’ü geçmiş.
Dört
sene boyunca 105 ile 165 arasında seyretmiş, ama geçen yıl 229’a ulaşmış.
Bu
sene ise 7 ayda tam 136 ölü. Böyle giderse geçen yılkinden de yüksek bir sayıya
ulaşılacağı belli.
6,5
yılda tam 1078 kadın öldürülmüş. Çoğunlukla eşlerinin, nişanlılarının, baba
veya ağabeylerinin ellerinden tatmışlar ölümü.
Medya
takibi sonucu ulaşılan rakamlar bunlar, “Türkiye’de
kadına yönelik şiddetten ölen kadınların anısını yaşatmak için internet
üzerinden kurulmuş bir anıt ve her gün güncellenen bir sayaç” biçiminde tarif
edilen Anıt
Sayaç sitesinde yayımlanıyor.
Kadın
Cinayetlerini Durduracağız Platformu bu kanayan yarayı yakından takip ediyor,
veri derliyor, analiz ediyor, çözüm önerileri sunuyor. Bu çalışmaların ne kadar
değerli olduğu, devlet adamlarının tavrına bakarak daha iyi anlaşılabilir: Geçtiğimiz
Nisan ayında Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, BDP
milletvekili Ayla Akat Ata'nın soru önergesine verdiği yanıtta kadın
cinayetlerine ilişkin bakanlıkta istatistik tutulmadığını belirtmişti.
Ne ilginçtir ki 2009
Kasım’ında o dönemki bakan Sadullah Ergin benzeri bir soru önergesini
yanıtlamış, verdiği sayılar onlarca habere konu olmuştu.
Bu nasıl bir
bakanlıksa, 5 yıl evvel açıklayabildiği istatistikleri artık tutmuyor… Yoksa
acaba Bakan Bozdağ her şeyin farkında da sayıları açıklamaktan mı çekiniyor?
Ergin’in açıklamasına göre 2002’den sonraki 7 yılda kadın cinayetleri %1400
artış göstermişti, son 5 yılda daha da arttı da Adalet Bakanlığı bunun
duyulmasını mı istemiyor?
Sözün özü: Görev
alanına giren bir meseleye çözüm getiremeyen, o bir yana şu ya da bu nedenle
sayıları bile açıklayamayan bir Bakanlığımız var.
Bu garabet nedeniyle
Platform’un çözüm önerilerinin ilki çok anlamlı: Cumhurbaşkanı, Başbakan ve
Meclis’teki tüm parti liderlerinin kadına yönelik şiddeti kınaması…
Bülent Arınç vakası
son örnek; konumu gereği özellikle yandaşı olan cahil erkekleri etkilediği
bilinen liderlerin, siyasetçilerin onlarca böyle sözü var. Tam da bu nedenle 4
Ağustos günü Arınç hakkında suç duyurusunda bulunulmuş olması çok önemli.
Çünkü kadınları aşağılayan
bu sözler, Anayasa’yla güvence altına alınmış temel hakların özgürce
yaşanmasını engelliyor; yani suç…
Bu nasıl bir devletse,
her vatandaşına sağlamakla yükümlü olduğu temel hakları umursamıyor, devlet
adamları ise kadın cinayetlerinin %1400 artmış olmasına kayıtsız kalıyor,
üstelik kadına şiddeti azmettiren cümleler ediyorlar...
*
Kadın
Cinayetlerini Durduracağız Platformu dün (8 Ağustos) İstanbul’da büyük bir
yürüyüş düzenledi. Fazla kalabalık oldukları için midir, seçimden birkaç gün
öncesine denk geldiğinden mi, bu kez polis müdahale etmedi. Emir verilseydi,
emniyet mensupları yine “destan yazar”, daha evvel çeşitli kereler yaptıkları
gibi kadınları saçlarından tutup yerlerde sürüklerdi. Bu kez yürüyüşe
katılanlar arasında milletvekilleri ve kızı veya kardeşi erkek şiddeti yüzünden
öldürülmüş kişiler de vardı; belki bu da müdahale etmemelerinin nedenlerinden
biriydi.
Bu
nasıl bir garabetse, devletin yapması gereken ama yapmadığı işleri bir Platform
üstlenmiş, verileri analiz etmiş, çözüm önerileri oluşturmuş, bunları insan
hayatına zerre saygısı olmayan o devlet adamlarına duyurabilmek için yürüyüş
yapıyor ve (ve bu kez değil ama genelde) terörist muamelesi görüyor.
Oysa
bu insanlar birilerini öldürmek için toplanmıyorlar, son derece anlaşılır bir
talepleri var: Kadınlar öldürülmesin…
Platform’un
diğer 4 talebine buyurun birlikte bakalım, gereksiz, saçma veya uygulanması
imkansız bir şey var mı:
-6284
Sayılı Korunma Kanunun etkin uygulanması
-Ceza
kanununda caydırıcı ceza
-Kadın
Bakanlığı kurulması
-Cinsiyet
ve cinsel yönelim eşitliğini esas alan yeni anayasa…
Platform Genel Temsilcisi Gülsüm Kav’ın konuşmasında önemli
cümleler var: "Burada bütün kuşaklardan insan kadın cinayetlerini
durdurmak için buluştu. Eylemi gören herkesi gözü yaşlı gördüm. Bu toplum kadın
cinayetlerini durdurur"
Lütfen dikkat: “Devlet durdurur” demiyor, o umut
kimsede kalmamış artık.
Çünkü
her haklı talebe olduğu gibi buna da devlet sağır…
Devletin duyarsızlığına rağmen bu talepler
gerçekleşecek.
Bu düzenlemeler, öyle veya böyle, bugün veya yarın ama
mutlaka hayata geçecek. Çünkü yaşamın doğal akışı bunu gerektiriyor ve
zorluyor.
Devlet adamlarımız da çağa uygun bir bilinç edinmek
zorunda kalacaklar.
Hantal, eski, yıpranmış bir kamyona benzer bizim
devlet; çağdaş her türden talebi olan bizler, o aracı arkasından itiyor, yokuşu
çıkmasını sağlamaya çalışıyoruz.
Çünkü kendi haline bırakırsak geriye kayacak ve kim
bilir nereye, kim bilir kaç kişinin üstüne yıkılacak…
Açık
Gazete, 9 Ağustos 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder